29 Eylül 2019 Pazar

Kuzular uyurken

Çocuğu uyutmadan önce çay demlemiştim, uyuyunca yanına kurabiye de koyup oturma odasına geldim. Ne yapsam, ne yapsam? Aslında köfte yoğuracaktım ama buzluktan çıkardığım kıyma çözülmemiş. O zamaaaan:

Mutfak dolap kapaklarını silmek?
Kiler dolabının içi berbat durumda onu elden geçirmek?
Beyazları makinaya atmak?

Okumakta olduğum kitapları aklımdan geçirdim. Dün akşam kız kardeşimdeydik, kütüphanesini karıştırırken M.Necati Sepetçioğlu'nun Kilit romanını görüp hemen orada başlayıvermiştim okumaya. Bu sabah da Neslihan Nur Türk'ün Aşk Olsun isimli kitabına başladım, 'girizgah'ının ilk cümlesine kapılıp:

Dünde kalan ve artık malumun olan her şey, bir zamanlar kendisini merak edip durduğun bir meçhuldü. 

Bunlar dışında ara sıra elime aldığım kitaplar da vardı rafta:
Sıtkı Aslanhan'dan 'Özünüzde İyilik Var'
Nouman Ali Khan'dan 'Dirilt Kalbini'
Ve Semih Kaplanoğlu ile Yumurta-Süt-Bal üçlemesi üzerine üzerine yapılmış söyleşilerden oluşan  'Yusuf'un Rüyası'

Seç seç beğen!

Kitaplar demişken, kütüphanemdeki siyer kitaplarını toplayıp bir çalışma planı yapmalıyım. Çünkü cuma günleri bebeğime bakacak birini bulamadığım için Peygamber Efendimiz'in İzinde Tarih Okumaları dersini alamayacağım. :/

Her güne bir sayfa Kur'an okuma ve eş zamanlı İbn-i Kesir Tefsiri çalışmasını da unutmayalım tabi!

Bu arada kuzumun uyuduğu odada bir sepet içinde ütülenmeyi bekleyen çamaşırlar olduğu aklıma geldi ama çayımı alırken aklımda olmadıkları için onları saymıyoruz.

Neyi sayıyoruz? Galiba bu yazıyı. Çünkü yukarıda bahsettiğim şeyleri yapmak yerine bilgisayar başına oturup bu yazıyı yazmayı tercih ettim. Bu kadar zamanda mutfak dolap kapakları biterdi ama bilmem aynı derecede tatmin edici olur muydu... Ciddiyetle düşündüm, galiba olurdu. Temiz ev seviyorum. Ama ne kadar az yazabildiğimi düşünürsek seçimimden gene de memnunum. Yazdım rahatladım. Galiba bunu daha sık yapmalıyım.