9 Şubat 2019 Cumartesi

Ocak Ayı Okumaları

Hamileliğin son ayları ve doğumdan sonraki 2 ay hiç kitap okumadım. Aslında şu kitaptan bir bölüm, bu kitaptan bir hikaye, şu dergiden bir makale derken az buçuk okumalar yaptım ama şöyle bir kitaba başlayıp da bitirmeye niyet edemedim. İçimden gelmedi, malum,  daha önemli meselelerim vardı. 2019'un ilk günlerinde, içimdeki çoktan ölmüş olan yeni yıl plancısı mı hortladı yoksa artık vakti mi gelmişti bilmiyorum ama bir kitaba başlayıp bitirmeyi başardım. Sanırım tekrar blog yazmaya da o ara karar verdim  Zira yazılarımın çoğu okumalarım üzerine olmuştur eskiden beri. Veyahutta okudukça yazası geliyor insanın. Siz seçin. Sonuç olarak çok özlediğim okuma günlüklerine (ya da aylık diyelim) geri dönüyorum bu postla.

Bu ay okunan kitaplar
Burası gerçek Dünya (Şeyma Çekici)
Siret-i Meryem (Sibel Eraslan)

Bu ay hiç kitap satın almadım. Şeyma Çekici'nin kitabını Aralık ayında almış yanına iki kitap daha katmıştım ama 2019 bilançosuna baktığımız için onları karıştırmıyoruz. Bahsi geçen kitabı yazarının instagram paylaşımlarına pek güldüğüm ve de konuyla (annelik) yakından bağlantım olduğu için almıştım, bir solukta da bitirdim. İçeriği sandığım kadar dolu değildi ama epey eğlenceli ve zaman zaman da hüzünlüydü. Kafa dağıtmak için kafası gitmiş anneler tarafından okunabilir. (Kafası gitmiş olmak bir ön şart değildir.)

Siret-i Meryem lohusalığım bitmeden elime (daha doğrusu yanıma) aldığım bir kitap ama o sıra bir kaç sayfadan ileri geçemedim. Eskiden okunmadan geçen zamana kayıp gözüyle bakardım ama artık hayatta daha mühim şeyler olduğunun farkındayım. Okumak her şeyin ilacı değil genç kardeşlerim. Bazen kitapları bir kenara bırakıp hayata yapışmak icab edebiliyor. Çok şeyyapmayın, atlatınca döneceksiniz zaten.

Neyse. Sibel Eraslan'ın hikayelerini pek severim, roman da fena değildi ama hikayeleri kadar sevemedim. Elimde gereğinden fazla dolaştığı için böyle hissediyor olabilirim. Zaten tarihi romanlara, konu ettikleri şahsiyetlere yükledikleri hayali özellikler sebebiyle (hakka girdiklerini düşündüm için) mesafeli olduğumdan, yazarın yeni bir romanını okumam herhalde. Bu romanı niye aldım o zaman? Çünkü Hz Meryem'in Hz İsa'yı dünyaya getirip onunla beraber halkına döndükten sonra başına neler geldiğini, mümkünse hafif bir okuma ile, öğrenmek istiyordum ve de Sibel Eraslan'ın romancılığını merak ediyordum. İki merakımı da gidermiş olarak hayatıma ve okumalarıma devam ediyorum. Bir sonraki ay öykülerle dolu olacak inşallah...



4 Şubat 2019 Pazartesi

Uzun bir aranın ardından

Fazla ses çıkarmamaya çalışarak bulaşık makinesini boşaltıyorum. Arada bir de bebeğimin yattığı odaya gidiyor, uyanıp uyanmadığını kontrol ediyorum. Kısa bir süre öncesine kadar uykusunu değil nefesini takip ederdim. Çok yıpratıcı bir ruh hali o, ama geçiyor. Geçmez dediğin her şey geçiyor. İlk zamanlar yanına birini bırakmadan başka odaya bile gidemezdim, şimdi uyanık veya uyurken yalnız bırakıp işlerimi yapabiliyorum. Yattığı yerde ağlamadan beş-on dakika durduğu oluyor, sağolsun. Bu süre gittikçe uzayacak biliyorum. İki-üç ay içinde yere serdiğim kalın bir battaniyenin üzerinde kendi kendine oynayacak, eline verdiğim şeyler onu oyalayacak. Ondan birkaç ay sonra bir yürütece koyup daha da rahat edeceğim. Sonra inşallah yürümeye başlayacak. İlk başlarda peşinden koşmak çok zor gelecek ama elini tutup yürüyüşlere çıkma hayalim gerçek olduğunda, anlattıklarımı dinleyip anlamaya başladığında her şeye değdiğini düşüneceğim herhalde.

Gerçekten zor bir şey yeni bir hayatı yüklenmek ama zorluklar geçiyor. Yenileri geliyor, sonra onlar da geçiyor. Mühim olan tadını çıkarmak. Çünkü her zorluğun yanında tarif edilmez güzellikler de var. Mesela sadece koynumda uyuyordu ilk aylar ve koltuk tepelerinde yatıyordum bir zarar görmesin diye. Hala bel ağrısı çekiyorum bu  yüzden ama gece uyanıp da bağrımda uyuduğunu görmek, kokusunu duymak şahane bir şeydi. Yeni yeni başladı yatağında yatmaya ama şimdiden özlüyorum o geceleri. Zaman bir şeylerin ilacı, evet. Ve ilerledikçe uzaklaşıyoruz sıkıntılardan ama aynı zamanda geri gelmesi imkansız bazı güzel anlardan ve anılardan da uzaklaşıyoruz böyle. Yapacak bir şey yok. Hayatı olduğu gibi kabullenmek ve sevmek gerek. Herhalde...