14 Eylül 2018 Cuma

Sınav salonunda oturup, çetin sorular üzerine düşünmek...

Sınav salonunda oturmuş, çetin sorular üzerine düşünüyorum...
İnsan neye düşkünse onunla imtihan oluyor. Mal, para, şehvet, şöhret düşkünüyse ömür boyu onun derdiyle uğraşıyor. Sevdikleriyle sınava çekiliyor, çok istedikleriyle.
Mesela ben ömür boyu sadece huzur istedim. Ne mal, ne şöhret, ne başarı. Safi huzur. İşte bu kadar naif ve basit bir şeyi bile çok istiyorsan bununla sınav oluyorsun. Sen elinden geleni yapsan da, doğru davranmaya çalışsan da, arayıp bulmak isteyen bir kusur buluyor ve bir şekilde seni mutsuz ediyor.
Biliyorum, her imtihan sabırla kazanılır, amma velakin sabır da bir noktaya kadar yetişiyor. Çok iyi müminler olsak, herkesin kaprisine yetecek kadar sabır gösterebilirdik ama çok iyi mümin değiliz işte. Haksızlık etmeyecek kadar sabrımız var, haksızlığa tahammül gösterecek kadar değil. Allah affetsin...

9 Eylül 2018 Pazar

Medyasenfoni ve Fatma Barbarosoğlu üzerine

Medyasenfoni'yi uzun zamandır rafta bekletiyordum. Fatma Barbarosoğlu külliyatımı tastamam tutmak için almıştım ama okumak için hiç acelem yoktu. Zira diyaloglardan oluşuyordu kitap ve bahsi geçen diyaloglar oldukça hızlı ve yapay geliyordu kulağa. Geçen aylarda twitter'da (idi sanırım) bir okuyucusunun aynı eleştiriyi getirmesi üzerine bunu özellikle yaptığını açıklamıştı Fatma Barbarosoğlu. Galiba kitap ondan sonra aklıma düştü.

Kitaba adını veren Medyasenfoni, (yazarın kendi ifadesiyle) toplumsal değerleri aşındırmak için çalışan ve bunun için medyayı kullanan bir örgüt. Kitap, örgütün yöneticileri ve çalışanları, kurbanları, kuklaları ve bütün bu olanları izleyenler arasında akan hızlı  ve aralıksız diyaloglardan oluşuyor. (Bu hızın sebebini, "çünkü zamanın en hızlı aktığı yer medya" diyerek açıklıyor Fatma Hanım)

Başta ön yargılı yaklaştığım bu diyalogla anlatma yöntemini okurken benimsedim. Hatta, bazen hızına yetişemeyip iki kere okuduğum yerler olsa da, kitaba verdiği akıcılığı sevdim. Ama hemen okuyup bitirince, sindirebilmek için ekstra okumalar yapmam gerekti. Yazarın söyleşilerinin toplandığı Sözüm Söz kitabında 'Medyasenfoni' ile ilgili söylemiş olduklarını baştan okudum mesela. Sonra Saadettin Acar'ın yazar tanıklıklarını içeren kitabı 'Güzel Şahitlik'teki Fatma Barbarosoğlu bölümünü okudum. (Kitabı bunun için satın almıştım zamanında) Bundan başka, yine içindeki Fatma Barbarosoğlu dosyası için aldığım 'İtibar' dergisinin "Ocak 18" sayısında hakkında yazılmış yazıları okudum.

Fatma Barbarosoğlu herhalde en ilgili olduğum yazar. Bunun sebebinin, hayata yönelik farkındalığımı artırması, yazılarının beni ânda bulunmaya çağırması olduğunu düşünüyorum. Her zaman söylediğim gibi, meselesi olan bir yazar. Bu sebeple yazdıkları hedefine ulaşıyor, havada kalmıyor. Gerçi Twitter'da gördüğüm kadarıyla, hayat felsefesi farklı insanlar tarafından sürekli ve inatçı bir şekilde yanlış anlaşılıyor. Daha doğrusu siyasi görüşünden ilerisini göremeyenler tarafından diyeyim. Çok az yazısında siyasi fikrini belli ediyor aslında. Edebi eserlerinde hele, hiç yok. Velakin insanlar her zaman olduğu gibi görmek istediğini görüyor.  İtibar'daki dosyada en yakın arkadaşı Nazife Şişman tarafından yazılmış bir yazı var. Orada şöyle diyor Nazife Hanım:

"Fatma Barbarosoğlu, sosyologların edebiyatçı olduğu için, edebiyatçıların da sosyolog olduğu için kendisinden bir izah, bir özür beklemelerinden yıllardır bîzar."

Yazdığı her şey sürekli sorgulanan, ama zihni gayet net olduğu için her soruya kesin bir cevabı olan bir yazar Fatma hanım. Zihinsel karmaşadan muzdarib biri olarak kendisine büyük bir hayranlık duymam normal sanırım...