16 Ocak 2023 Pazartesi

Yazının kardeşi olalım

Son senelerde öyle durağan bir hayat yaşıyorum ki, "tekdüze" kelimesine örnek olarak kitaplara koyabilirler. (Yaparlarsa o kitabı satın alır, kütüphanenin raflarından birine koyar, sonra hayatıma kaldığım yerden devam ederim. Öyle bir sıkıcılıktan bahsediyorum.) Eşlik, annelik, ev hanımlığı, ağır aksak bir Arapça eğitimi, özenle seçilmiş bir kitaptan zor bela okunabilen bir kaç satır. Bu kadar! 

Tuğla üstüne tuğla koymak istediğim ama bir duvarın ilk sırasını bile bitiremediğim yıllardan geçiyorum. Bırak güzel bir yapı inşa etmeyi, sağı solu açık bir duvar bile öremiyorum yani. Nefs tuhaf bir şey, hem bir şey olmak, bir yere varmak istiyor, hem de bunun için lazım olan şeyleri yapası gelmiyor. 

Tabi bütün kabahati nefsimize atamayız, hayatı asgari düzeyde yaşamak için gereken minimum enerji için bile hayatımızdaki insanların desteğine muhtacız. İnsanoğlu böyle yaratılmış. Ne var ki kimsenin kimseyi hoşlayacak hali kalmamış. Herkes kendi derdinde. Zaten destek olamayanları bir kenara koyalım, köstek olanlara ne yapacağız? Kendini yükseltmek için başkasını yere çalmak isteyenlere ne çare bulacağız? Ben yıllardır düşünüyorum bir cevap bulamadım şahsen. 

Neyse. Ben bunları değil, eskiden Blogger fundalıkken olduğu gibi, en sabun köpüğünden bir günlük postu yazmaya gelmiştim. Gençtik o zamanlar, yiyor, içiyor, geziyor, okuyor, izliyor, sonra bütün bunlar hakkında yazıyor da yazıyorduk. İşte o zamanki hafifliği aradığımdan mıdır nedir, kız kardeşimi karşıma alıp "yeniden yazmaya başlayalım" konulu bir pep-talk yaptım bu akşam. Tüm gün 3 veledin sesi eşliğinde yemek hazırlamış, çay yapmış, evi toplamış, çocukları parka götürüp, üşüyünce yakındaki bir mağazaya girip 'yine çocuklara' üç beş  parça bir şey almış, sonra eve dönmüş, çocuklara waffle yapmış ve zar zor yemek masasının kenarına ilişmiştik. 

Fena halde yorucu bir gün olduğunu anlatabildim sanıyorum. Anlatamadığım kısmı Ekim 2019'da attığı bir tweet'te şöyle anlatmış Kemal Sayar:

"İnsan kendisini olduğu gibi kabullenen bir 'yer'e ait hissediyor kendisini, düşünce ve duygularından utanç duymadığı, kınanmadan buyur edildiği, kendisini güvende hissettiren yere.

 Yaralarının görünmesinden korkmadığı bir yere. 

İnsan yurdudur insanın."


Hasılı kardeşler iyi ki varlar. Onca curcunanın, yorgunluğun içinde bile varlıklarıyla güç veriyorlar. Koşulsuz sevmeleriyle, sizin gibi düşünebilmeleriyle, her halinizi buyur etmeleriyle yurt oluyorlar insana. Rabbim eksikliklerini göstermesin. 


Not: Yazı nereden başlamış nereye gitmiş belli değil, ama saat üçe dayandı, yazının kardeşi olalım, olduğu gibi kabul edelim.