3 Aralık 2022 Cumartesi

Bir öykü cümlesinden...

Son günlerden kayıt kalsın diye diğer bloğa bir şeyler yazdım bu sabah. Sonra eski kayıtlara şöyle bir bakındım. Karşıma, Nazan Bekiroğlu'nun Mimoza Sürgünü kitabından bahsettiğim bir yazı çıktı. İki yazısından özellikle bahsetmişim. Birini kahveme katık etmek istedim: El Titremesi isimli bir öykü. (Kitap deneme olarak geçiyor ama bu bariz bir öykü.) Öykünün bir yerinde "şafak kuşağı" diye bir tabir geçiyor. Ne olduğunu anladım gibi ama tam anlamına bakmak istedim. Koca internette bir tane mana bulamadım. (Bu, son zamanlarda koca internetin beni ikinci kez elim boş gönderişi.) Başka türlü aratınca şöyle enteresan bir bilgiye rastladım:

"Güneş; kendi ışınlarını yeryüzüne gönderdiği vakit, mıknatıs kuşağı denilen bir alan hemen devreye girer ve gelen bu ışınlara karşı koyar, ışınları kırılmaya ve uzak bir yerde reaksiyon göstermeye zorlar. Bu şekilde Yüce Allah, bizi öldürücü güneşin rüzgarından korur. Bu ışın sonucunda kutup şafağı denilen olay meydana gelir. Bilim adamları: Şayet bu hadise meydana gelmemiş olsaydı yeryüzündeki kainat (varlıklar) yanardı derler. Farkında bile olmadığımız bu önemli hadisenin hayatımızdaki konumundan dolayı Yüce Allah bu şafak vakti hadisesi ile yemin ederek şöyle buyuruyor. “Hayır! Şafağa, geceye ve ondan basan karanlığa yemin ederim ki,” (İnşikak: 16)."


Bir öykü cümlesinden nerelere yol çıkıyor. Zaten insan bir şey arasın yeter ki, ne olursa, dibine kadar gittiğin her şey O'na varmaya mahkum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder