21 Haziran 2018 Perşembe

This Beautiful Realistic

Bugün, Zeynep'in aylar önceki bir postunda bahsettiği This Beautiful Fantastic isimli İngiliz filmini seyrettim. Filmin tatlılığı, kızın güzelliği, Tom Wilkinson'un oyunculuğu gibi detayları atlıyorum. Onlar ortada. Kenarda olup da göze görünmeyen şeyden bahsedeyim ben. Yani filmin birden fazla sahnesinde hissettiğim yaşlanmışlık hissinden. Yaşlanmışlık değil de gençliğe özlem mi desem? "Bu işler artık benden geçti galiba" hüznü mü desem? Ne dersem diyeyim işte, bir şey içimi burkuverdi. Fakat bu burkulmaya "olması gereken hep buydu zaten" bilgeliği de eşlik ediyordu. Artık ilham verici film ve kitapların beni sürüklemesine izin veremezdim yani. Dahası, önceden de vermemeliydim. Vermeyenler daha çok yol almıştı. Hayal gemileri sadece hayali denizlerde yol alabiliyordu çünkü. Bunu anlamak fena halde üzücü, ama bir o kadar da gerekliydi. Hayat kadar, memat kadar gerekliydi...


4 yorum:

  1. Yaşlanmışlık hissi, geçmişe özlem... Hüzünlendim. Son zamanlarda ben de bu tarz şeyler hissediyorum. Okuduğum, dinlediğim, izlediğim her şey garip bir ruh haline girmeme sebep oluyor. Hayal gemilerinin o sonu olmayan yolculuğu var ya, insanın içinde büyük sarsıntılara sebep oluyor. İlham verici film ve kitapların beni sürüklemesine gelince, korkarım ki önümde daha çok yol var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zamanı gelince hissediyorsun zaten değişimi. Hala zamanın varsa tadını çıkar derim. Yoksa "şimdiden kurtar kendini" mi demeliyim? Ne dense boş olduğunu bilecek kadar yaşlandım ama. Herkes kendi yolunu kendi buluyor canım. O yüzden zamanın varken bol bol yaz diyeyim. İlhama açık zamanların en güzel yanı yazma isteğidir çünkü. İnşallah hiç kaybetmezsin. Bloğun varsa seve seve okumak isterim. Yorumun için teşekkürler.

      Sil
  2. Seneler uçuyor cancaazım biz de Cem Karaca nın dediği gibi “dört nala gidiyoruz bilinmez bir diyara”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma be yavru, hayat ilerledikçe, sorumluluklar arttıkça değişiyoruz. Hıza ayak uyduruyoruz.

      Sil