9 Nisan 2019 Salı

Şubat Ayı Okumaları

Postun başlığına "Mart Ayı Okumaları" yazacaktım ki, Şubatı da yazmadığımı fark ettim. Yazı yazmaya hakikaten zaman bulamıyorum, bebek bakmak full time bir iş malum. Neyse, zaman konusunda söylenmeye başlarsam sonu gelmez, "Şubat Ayı Okumaları" diyerek başlayayım ben: Vira bismillah...

Bu ay satın alınan kitaplar
Masumiyet Daima - Eda Tezcan
Fıtrat Pedagojisi - Hatice Kübra Tongar
Bozkırda Altmışaltı - Mustafa Çiftçi
Mahremiyet - Nazife Şişman
Öbürküler - Mahir Ünsal Eriş
Palto - Gogol
Sisten Yazma - Bünyamin K.

Bu ay okunan kitaplar
Nuh'un Kızı - Mukadder Gemici
Kar Makamı - Mukadder Gemici
Masumiyet Daima - Eda Tezcan
Palto - Gogol

Ocak ayı kitaplarını yazarken "bir sonraki ay burası öykülerle dolacak" diye bir şey yazmıştım, sözümü tuttum. Dört kitap da öykü türüne ait kitaplar. İki tanesi çok sevgili, can parçası, ciğerimin köşesi Mukadder Gemici'ye ait.(Kendisinden oldukça hoşlanıyorum da) Biri ilk kez okuduğum Eda Tezcan'ın, ki kendisini instagram'da keşfettiğimi itiraf edeyim. Son kitap da Gogol'un Palto adlı öyküsünü içeren aynı adlı kitabı.

Bu öykülerin her birini tek tek anlatmayı çok isterdim. Özellikle Mukadder Gemici'nin öykülerini. Okurken öyle yapmayı da planlamıştım, en azından asıl karakterlerini veya olaylarını birer cümleyle tanıtırım diye düşünmüştüm ama aradan zaman geçince olmuyor. Bu tür şeyler soğuk servis edilmiyor. Mesela birinci kitaba adını veren Nuh'un  Kızı öyküsünün o an hissettirdiklerini sıcağı sıcağına yazsam uzun bir postu tek başına kaplayabilirdi. (Mustafa Kutlu bu öykü için "bir roman olabilirmiş, fırsatı kaçırmışsın" demiş Mukadder Gemici'ye. Söylemek istediğini anlıyorum ama iyi ki öyle olmamış. Ben, öykü sever bir insan olarak biriktirdiğim öykülere böyle bir parça eklediğime çok memnun oldum çünkü.) Diğer öyküler de tek tek anlatılmaya değerdi, ama dediğim gibi işte. Zaten bir kenara yazdığım öyküleri sıralı anlatmaktansa yeri geldiğinde güzel bir tepsinin içinde tek tek ve hakkını vererek takdim etmeyi tercih ediyorum izninizle. (Hala gerçekleştiremedim bu hayalimi ama neyse.)

Mukadder Gemici muhakkak okunması ve çokça yazması gereken bir öykücü. Diğer yerli yazarımız Eda Tezcan'ın ise daha yürüyecek yolu var bence. Kendi hayatından esinlendiğini anladığım ilk hikayeler gayet güzel ve samimiydi. Okurken tat aldığım hikayeler de onlardı. Ama ilerledikçe bir şeyler eksildi, veyahut da fazlalaştı. Karakterlerden bazıları kalıplarından büyük laflar etmeye başladılar falan. Samimiyet mi diyeyim, gerçekçilik mi, bir şey var, o olmayınca olmuyor. İyi bir yazar olabileceği belli ama başta söylediğim gibi, bence biraz daha yolu var. (Bu arada yazarımız şu sıra ilk bölümleri ekranlarda boy gösteren Hercai dizisinin de senaristi oluyor.)

Gelelim tek ve uzun bir öyküden ibaret olan son kitabımıza. Bu öyküyle ilk kez Modern Öykü Kuramı'nda karşılaşmış ("modern öyküye küçük insan tipini kazandıran hikaye" olarak adı geçiyordu)  netten bulup okumuştum. Kitapyurdu alışverişim sırasında oldukça uygun fiyata bulunca satın aldım ve tekrar okudum. (Netten okuduğum versiyonun dili daha güzeldi yalnız.) Baş kahraman Akakiy Akakiyeviç'e yine çok üzüldüm. Hikaye son anda fantastik bir mecraya dökülmese ve aşağıdaki dokunaklı paragrafla bitse bence çok daha iyi olurdu ama koskoca Gogol'dan iyi bilecek değilim herhalde! Ben haddimi bileyim, siz de spoiler kaygınız yoksa aşağıdaki paragrafı bir okuyun:

"Akakiy Akakiyeviç toprağa verildi ve Petersburg onsuz kaldı; sanki bu kentte böyle biri hiç var olmamıştı. Davasına kimsenin sahip çıkmadığı, kimsenin yakınlık göstermediği, bir iğnenin ucuna yerleştirdiği sıradan bir sineği bile alıp mikroskop altında incelemeyi ihmal etmeyen doğa bilimleri uzmanlarının dahi dikkatini çekmeyen bir yaratık, ömrünün son günlerinde de olsa palto biçimine bürünmüş ışıl ışıl bir misafir tarafından ziyaret edilmiş, yoksulluk içinde geçen kasvetli yaşamı bir an için bile olsa renklenmiş, sonra da çarların ve dünyadaki diğer tüm hükümdarların üzerine çöken felaket onun da karşısında belirmiş, yıllarca dairedeki arkadaşlarının acımasız alaylarına sabırla katlanan Akakiy Akakiyeviç bir hiç uğruna bu dünyadan sessizce göçüp gitmişti."

Şubat okumaları böyle. Kitap yorumu anlamında çığır açamadığım ortada! Amma ve lakin, tamamıyla kendi şahsi okuma serüvenimi kayıt altına almak amacıyla yazdığımı her zaman itiraf ediyorum zaten. Bir dahaki okuma postlarını bu bilinçle es geçebilirsiniz.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder