Tavrını onaylamadıklarını belirtmek için "Keşke sen de..." deyip susmuşlardı. "Keşke ben de ne? Soruyu tamamlamalarını istemenin manasız olduğunu onca yarım kalmış cümlenin ardından artık iyice öğrenmişti. Keşke sen de başını açsaydın. Keşke sen de seni ilgilendirmeyen hiçbir şeye karışmamış olsaydın. Keşke sen de... Uzar giderdi. Her biri heykeltıraştı karşısında. Keşke diye diye bütün uzuvlarını, düşüncelerini yontmaya başlamışlardı.
Yukarıdaki alıntı, Fatma Barbarosoğlu'nun Senin Hikayen adlı öykü kitabındaki "Kapanmayan Yaralar Antolojisi" adlı öyküsünden. Seneler önce okumuştum bu öyküyü. O zamanlar keşkelerle ruhumu yontan insanlar yokmuş herhalde hayatımda, ki yukarıdaki paragraf dikkatimi çekmemiş. Bakalım önümüzdeki yıllar bizi daha nelerle karşılaştıracak da algımızı genişletecek böyle. :)
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil